Önümüzdeki günlerde bir kaç üniversiteye davetliyim ve sunumumun başlığı “Hayatın kendisi reklam” olacak. Neden mi? Çünkü hayatta içinde enerji olan her şey reklamın peşinde de ondan.
Bir düşünün, hayvanlar, insanlar, doğa. Hepsi kendi reklamını yapmanın derdinde. Çok güzel bir gülün bir insanı şair yapmasındaki sır yaydığı reklam kokan hareketlerden başka bir şey değil.
Yani parlamalıyız, ışık saçmalıyız, koku salgılamalıyız ve dikkat çekmeliyiz. Çünkü tabiatımızda dikkat çekmek var. Buna aşık olan bir çok kişiyi görmüşlüğümüz vardır. Yani kendi reklamına o kadar aşık ki, gerçekte olamadığını göremiyor. Buradan da şuna geçeyim, reklamı yapılan bir soğansa gül gibi kokması ve görünmesi beklenilmiyor.
ALGI KREDİ KARTINA 8 TAKSİT DEĞİL
İnsanın etrafına yaydığı her bir veri (Enerji, hareket, tutum, davranış, alışkanlık) nasıl karşısındakilerin onu algılamasını sağlıyorsa markaların da tutumları tüketicilerine geçmiş oluyor. Yani bir insan nasıl konuşmalarında tutarlı olamadan veya söylediği farklı yaptıkları farklıyken güven oluşturamıyorsa markaların da gönderdiği sinyal frekanslarına dikkat etmeleri gerekiyor.
Bugünlerde bir çok gayrimenkul üreten yapı veya inşaat markalarının birbirinin aynı reklam dilini kullanarak komple ‘gayrimenkul alın’ı algılatmaya çalışması dayanıklı bir inşaat marka algısı oluşamamasının sebeplerinden birini oluşturuyor.
Yani biz anlatmak istediklerimize sahip çıkmazsak, yanlış salgıladığımız algı sistemi bize sahip çıkmış olur. Hatta bununla ilgili Hz. Ali’nin: “Konuşmadan önce sen söze, konuştuktan sonra söz sana sahip olur” örneğine veya “Konuşmadan önce düşün! Gereği var mı? Şefkat barındırıyor mu? Kimseyi incitebilir mi? Sessizliği bozacak kadar değerli mi?” Lao Tzu’nun bize anlatmak istediği arasında benzerlikler bulabiliriz.
Evet can alıcı yere geliyoruz, reklam iletişimi nasıl ki markaların söylemesi gerekenleri karşı tarafa iletiyorsa marka algısı oluşturmak da yukarıda bahsettiklerimizin ışığında oldukça önem kazanmış bulunuyor.
Sıralayacak olursak;
1- Parçalı reklam ajanslarıyla çalışmak: Yani dijital başka, kreatif başka, çizgi altı başka, çizgi üstü başka, ivent işleri başka ajanslarla çalışmak rabarba meydana getiriyor. Bunun çözümü saydıklarımızın bir kaçını hizmetleri bünyesinde birleştirmiş veya hepsine hakim olabilecek üst akıl bir iletişim ajansıyla çalışmaktır. Ya da tüm bu ajanslarla çalışmaya hakim olabilecek kurumsal iletişimci veya iyi bir danışman çözümü getirecektir. Bu arada tüm bu seçimler akılcı bir şekilde yapılmalıdır.
2- Uymayan bir elbise giymek. Kral çıplak diyen bir çocuk çıkana kadar bunun farkında olunamıyor ne yazık ki. Uymayan bir ‘reklam iletişim elbisesi’ giyildiğinde, iyi görünüyorum yerine tam aksi yönde imaja zarar verebiliyor. Hatta şöyle söyleyeyim, Şener Şen’in aşağıdaki filmde olduğu gibi orta yaş bunalımında bir adamın, bir kadına aşık olmasıyla imajını kendince iyi yaptığını düşündüğü komik durumlara düşülebilir.
3- Herkes bizi takip ediyor nasılsa. Aslında hiç kimse çok niş bir ürün yoksa takip ettiği yok. İnsan çok unutkan bir varlık ve ona sürekli hatırlatma yapılmalı. En son okuduğum kitapta “Bir konuyu bir insana tam olarak aktarmak için altı defa fırsatını kollayarak farklı zamanlarda güzel bir şekilde anlatmalısınız.” diyordu. Bu da demek oluyor ki, karşımızdaki kişiye aynı konu onu sıkmadan güzel bir şekilde anlatmalı. Nasılsa takip ediliyoruz istediğimiz şekilde anlatırız demek gibi bir lüksümüz ne yazık ki yok.
4- Tutarlı olmak. Reklam iletişim yapılan mecralarda, belli bir zamanda, belli bir bütçeyle ve güzel nağmelerle kendinizi anlatmalısınız. Yani hadi ‘mecradan mecraya gezelim’ denilirse tutarsızlıkla reklam harcamalarının çöp olması içten değil. Hatta burada iyi bir medya planı önemlidir diye yazsak sanırım yeridir.
5- Karışık bir dünyadayız. Öyle ki herkesin bir çok derdi var ve söylemek istenilenleri karşıdaki insanlara anlatmak için ilk anda üç beş saniye kadar vaktimiz var. Şayet dikkat çekebilirsek hadi bir on onbeş saniye daha eklemiş olalım. Sade bir şekilde karşımızın anlayacağı dilden anlatmalıyız.
6- Dijital medya artık yadsınamamaz. Klasik mecraların yanında dijital dünyadaki tüm yeni medya araçlarını artık kullanılması gerekiyor.
7- Zamana yayılmalı. Algılatmak istenilen şeyin bir anda algılanamayacağını bunun için belli bir zaman çalışılması gerektiğinin planını en başında yapmak gerekiyor. Çünkü, hadi şöyle anlatalım, hadi böyle anlatalım dediğimizde yine algıda geçicilik yaşatmış olabiliriz. Buna Türkiye’den en iyi örnek Denizbank’ın adada geçen Beyaz’ın oynadığın reklam serisini gösterebilirim.
8- Bir renk, bir coşku, bir koku önemli. Markanıza ait solüsyonlar ve karışımlar sizin tarzınızı oluşturur. BMW’ye bindiğimizde farklı, Opel’e bindiğimizde farklı, Volskswagen’e bindiğimizde farklı kokunun olmasının sebebinde bu yatar. Koku, marka imajı, tipografi, kurumsal kimlik hepsi bir arada önemlidir. Algılatmak istiyorsak markamızda bunların ya hepsini ya da bir kaçını yaşatmalıyız.
Gelelim en önemlisine, şayet işini iyi yapan, insan odaklı ve aşk ile kendini ortaya koyan bir markanın reklam iletişimi yapılıyorsa zaten insanların algılaması otomatikman iki katına çıkmış oluyor. Çünkü deneyim ve fısıltı gazetesi reklamın da önüne geçmektedir.
Son olarak; Günümüzde insanların her şeyi çok açık olarak görebildiğini ve algılayabildiğini eklemek istiyorum.
İyi algılamalar ve algılatmalar 🙂