Tutkularının tutuklusu olan insan acaba hayatında tutuk mudur? Yoksa, bu tutkuyla özgürlüğü mü yakalamıştır?
İnsan hep bu dünya üzerinde tutkularının peşinden gitmemiş midir? Bir kumarbazın arayışı nedir? 11 sene boyunca e=mc2 fomülünü arayan Einstein’in derdi neydi? Bilmem kaç deneyde başırısız olan Edison ne yapmaya çalışıyordu? Sokrates neden ipe gitti? Galileou son nefesinde neden dünya dönmeye devam edecek, çünkü yuvarlaktır dedi? Newton neden bir çiftlik evinde koyunlarla keçilerle oyalanmak yerine sık sık yalnız kalıp bir ağacın altında yer çekimi yasasını buldu? Peygamberlerin çektiklerine ne demeli? Kimisi aşağılandı, kimisi çarmıha gerildi, kimisi denizi yarmak zorunda kaldı. Balzac’a 18 cilt kitabı yazdıran neydi? Attila buzullara kadar gittiğinde, “Evet, dünyanın sonuna geldim!” deyip sonra orada neden öldü? Gandhi niçin öleceğini bile bile çıktı anlattı. MalcolmX ne dedi de bu dünyadaki bedeni son buldu? Mevlana Mesneviyi neden yazdı?
Hepsi tutkuluydular, benliklerinden binlerce kuş uçtu fezaya doğru, kuşların birçoğu geri döndü birçoğunu kaybettiler yaşamlarında. Ateşe, doluya, karaya, havaya doğru atıldılar. Önce tutkulu oldular, sonra özgürlüğe yürüdüler son nefeslerinde.
Sonra teknoloji, sanat, bilim hep ilerledi. Elektrik bulunmuştu, hidrojen keşfedilmişti, suyun kaldırma gücüyle gemiler yürür bulduk. Araçlar insanların yapamadıklarını yapmaya başlamıştı. 1929 Dünya krizi patladı. İnsan, insan olmayı anlamak zorunda kaldı. Yeni düzenler yeni sistemler, piyasalar düzenlendi. Markalar meydana geldi, kimi araba üretti, kimi giyim, kimisi yiyecek.
Ve bugüne geldik.
Bugünlerin insanları, tutkuları kırık geldiler dünya üzerine. Neye tutkulu olacaklarını unuttular, çünkü onların yerine düşünecek, onların tutkularını yok edecek oyuncaklar ve hayatlar düşünülmüştü zaten. Kendi kendini durduran sistemler meydana geldi. En son 2008 krizi bunu bize anlatmadı mı? İnsan daha fazlasını istiyordu. Özgürlüğün tutkusu durdurulamadı daha büyük ev almak, daha iyi arabaya binmek, en iyi cep telefonunu kullanmak, en güzel mekanlarda yemek yemek tutkularının tutuklusu olarak yaşamaya başlanıldı.
İktisat, insanın ihtiyaç = fayda kuralını çok güzel işledi. Yukarıda saydıklarımı elde edemeyen insanların nasıl psikolojik savaşlarda, kredi kartlarında, ihtiraslarda boğulduklarını gördük, bir müddet daha göreceğiz elbet.
Şimdilerde tıkanmış olan pazarlama, reklam, insan ilişkileri, ruhsal tatminsizlik, Avrupa Birliği, Türkiye ve birçok şey bu dönemin geçmesini bekliyor gizliden gizliye.
Tutkular yeni yörüngesini arıyor? Markalar, insanlar, işletmeler, kurumlar dernekler. Sanırım artık tutukluluktan sıkıldı herkes ve daha özgürlüğe doğru koşulmaya başladı. İnsan kaynaklarının mesaiden sıkılması, bir masaya bağlanamaması, herkesin daha iyi yaşamak istemesi işte bu yüzden.
Önümüzdeki dönemlerde mesai kavramları, moda, sanat, bilimin yönü, tek bir noktaya vardıklarında faydalarını giderebilecekler. Bu da tutkunun özgürlüğe dönüşmesidir.
Özgürlüğün tutkusunda daha da ileri giden tüm markalar, insanlar gelişmeye devam ederken, diğerleri onları izleyecek. Belli bir bölümü de yok olup gidecek. Şirketler batacak, insanlar köprüye çıkacak.
İşte ey insan! Bugün sana öğretilenleri yaşamak yerine, kendin olarak, kendin gibi davranarak yaşamayı öğrenme zamanın geldi. Bunu öğrenen insanların olduğu marka, kurum, devletler de bu nişanı alacak ve yeni dünya düzenine yön verecekler.
Şimdi kendi tutkunu belirleme ve özgürlüğe doğru yol alma vaktidir.