İletişimde Sıfır Bütçeyle Viral Olur Muyuz?
Hadi dürüst olalım. “Hocam, sıfır bütçeyle viral olsak?” cümlesini en az bir kere duymuşuzdur. Ya da daha kötüsü, bizzat kurmuş olabiliriz. Kabul edelim, hepimizin içinde bir “bedavadan iş yapma” umudu var. Ama iş pazarlamaya gelince, bu umut genellikle hüsranla sonuçlanıyor. Yani; ucuz etin yahnisi yavan olur!
MUCİZE BEKLEMEK YERİNE STRATEJİ ŞART
Reklam dünyasında hiçbir şey tesadüfen olmaz. Eğer bir kampanya viral oluyorsa, arkasında büyük bir strateji, yaratıcı zekâ ve en önemlisi belirli bir bütçe vardır. Örneğin, Old Spice’ın efsanevi reklam kampanyası tamamen organik mi sanıyorsunuz? Hayır! Arkasında milyon dolarlık bir planlama vardı. Birçok markayla çalıştığımız için çok net söyleyebilirim ki anlık strateji ve ucuza halletme kaygısı ile günü kurtaran markalarda büyük resme baktığımızda sürekli değişen insan kaynakları, çok ara ara başarılı kampanyalar görebiliyoruz. Demek ki şirket kültürü bu tip stratejileri yiyerek beslendiği için doğru kültürlerde yönetilemiyor.
İşin reçetesi; büyük resmi hayal et ve bunu reele dökmek için adım adım ilerle. Ben bunu şuna benzetiyorum kelebeklerin peşinde koşmak yerine güzel bir bahçe yap. Kelebekler zaten sana gelir.
REKLAM VE PAZARLAMA YATIRIMDIR, MASRAF DEĞİL
Birçok marka, “Bütçeyi kıssak da olur” diyerek pazarlama yatırımlarını ilk sırada kesiyor. Sonuç? Rakipleriniz sizin müşterilerinizi alırken, siz kenardan izliyorsunuz. Google’ın yaptığı bir araştırmaya göre, pazarlama bütçelerini kesen markaların uzun vadede marka bilinirliklerinde ve satışlarında ciddi düşüşler yaşadığı kanıtlanmış.
Kriz olabilir, ya da ürününüz çok güçlü olabilir muhakkak kendinizi anlatmanızın yoluna bakmalısınız. Aksi halde sizden daha iyi kendini ifade eden rakipleriniz tarafından ezilebilirsiniz. Bir örnek vermek istiyorum. Bir sektörle alakalı güzel bir fikir verdiğim iş insanı arkadaşım kısa sürede çok başarılı oldu. Büyük bir plazaya taşındı. Ekibi büyüttü. O sırada bizimle koptu. Ancak pazarlama iletişimine doğru bütçeli yatırımları yapamadı. İçeride çözeriz dedi. Daha uyguna getiririz oldu. Aradan 3 yıl geçmişti. O süre zarfında sektöre iletişime iyi yatırım yapan kendini iyi ifade eden bir marka girmişti ve masanın hakimi haline dönüşmüştü. Arkadaşım yanlışın neresinden dönersek kardır diyerek tekrar bizimle çalışma kararı almıştı. Ancak markanın içinde kültür o kadar kaotik bir hale dönüşmüştü ki doğru iletişim yapmanın ötesine varmıştı. Demek ki söylediklerimiz ya da söylemediklerimiz içerideki bünyemizde yine bize zarar verebiliyor. Doğru kültür büyürken aynı zamanda da nasıl neyi anlatacağınızın algoritmalarına da karar vermekten geçiyor.
GÜÇLÜ İÇERİK + DOĞRU DAĞITIM = BAŞARIR
“Ama hocam, organik içerikle büyüyen markalar var!” diyenleri duyar gibiyim. Evet, organik büyüme mümkün. Ama bunun için bile en azından doğru platformlara yatırım yapmanız, iyi içerikler üretmeniz ve düzenli bir strateji uygulamanız gerekiyor. Organik başarı bile planlı bir emeğin sonucudur. Bruce Lee’nin bir sözü var: Bir seferde 10.000 tekme çalışan adamdan değil, aynı tekmeyi 10.000 kez çalışandan korkarım. Bu da şu demek; istikrarlı bir şekilde kendimizi anlatmaya devam etmenin bir yolunu bulmak gerekiyor. Bunu kolay hale getirmenin yolu da organik büyümeyi seçmek dahi olsa bir danışanınız veya bir ajansınız olmalı.
SONUÇ: PAZARLAMA CİMRİLİĞİ MASAYI YIKAR DA GEÇER
Özetle, sıfır bütçeyle viral olmak mümkün değil. Markalar, reklamı bir maliyet değil, bir yatırım olarak görmeli. Çünkü doğru yapılan pazarlama yatırımları, uzun vadede markayı büyütür ve rekabette avantaj sağlar. O yüzden “Hocam, sıfır bütçeyle viral olsak?” diye sormak yerine, “Hocam, elimizdeki bütçeyi nasıl en verimli şekilde kullanabiliriz?” diye sormak, markanızı bir adım öne taşıyacaktır.
Siz ne dersiniz?