İnsanlar hızla şehirli olmaya devam ediyor.
Tüm bu koşturmacalı şehir hayatında size bir önerim var, bir köşede durup insanları izlemeniz. Tabi öyle resim olarak bakmaktan bahsetmiyorum. Gözlem yapmaktan bahsediyorum. Bu öyle kolay bir şey gibi gözükse de aslında değildir.
Mesela bir insana baktığınızda yüzünün arkasındaki ruhu görmekten bahsediyorum. Yani karşınızdakini tanımadan onun hakkında fikir sahibi olmaktan. Yani birisine baktığında önyargıları kenara bırakarak o insanın nelerle uğraştığını, nasıl bir hayat yaşadığını, ne yapmak istediğini ve mizacını görebilmekten.
İyi de banane bundan diyebilirsiniz.
Hala bu yazıyı okumaya devam ediyorsanız nedenini size biraz anlatayım.
Ben bugün bu gözlemi yaptığımda insanlarda bazı şeylerin yitip gittiğini ne yazık ki görebiliyorum. Yani insanlık emmarelerini kaybettiklerini.
İnsanlığı kaybetmek nedir ki?
Sığ yaşamak. Okumaktan bahsetmiyorum. Derinlemesine yaşamamaktan bahsediyorum. Çok şey bilebilirsin ama hala sığ sularda yüzüyorsan derin insan olamamışsın demektir.
Şehir insanında çok fazla oluyor bu insanlığı kaybetmek. Mesela bugünlerde çok sık duyar oldum. “Olum, duygularınla düşünmeyeceksin… Bırak artık duygusal düşünmeyi. Ya sen ne kadar ince düşünür oldun. Ya tüm bu hareketlerinin sonucunda para kazanabildin mi? İnsanlara kendini kullandırtma, sen onları kullan” o kadar fazla var ki bunlar sadece bazıları.
Birçok insanın bu sözlerle birlikte nasıl mekanikleştiğini nasıl bir robota dönüştüğünü gözlerimle görüyorum. Yani artık, iyi para kazan, iyi mekanlarda gez, çok insan tanı, iyi bir iş hedeflerimizin arasında.
Benim anlamadığım bu mekanik insanlar bir yerlerde gümleyip dumura uğradıklarında insan olduklarını hatırlayıp hemen derin olan arkadaşlarının yanına koşmaları. Bunlar daha fazla depresyona giriyorlar. Emin olun bir çoğu hüsran içinde zayıflama, psikolojik rahatlatma haplarıyla ve psikologlarıyla yaşıyorlar. Bire bir şahitliğim var =)
Oysa derinlik bambaşkadır.
Tüm bunların yanında derin olan insan okuduklarını ruhuyla ve hayatıyla harmanlar. Ticaretine, düşüncelerine, yaptığı işe yansıtır. Farklıdır bir kere. Her şeyi içine sindirir. Onunla tanışanlar rahat bir bahçede hamakta gözlerini kapatıp kendini rüzgara güvenle bırakmış gibi hissederler.
Derin olan insan bilir ki aynı anda 4 arabaya binilmeyeceğini, şato gibi bir evde yaşamaktansa, mutlu ama niş bir mekanda olmayı, aslında gidilen ve mutlu olunacak her şeyin insanın içinde olduğunu bilir. Derin insan seyahat ederken bile farklı bakar hayata, kuşun kanadına, bir denizin akışına.
Derin olan insan, derinlerde yaşar ve kimsenin göremediği şeyleri görür. Onların gördüklerini görebilmek için o kadar derine dalmayı bilenlerle paylaşır. Derin insan sığ suların olduğu yerlerde trafiğin çok sert ve fazla olduğunu bilir. En zorlandığı şey de her iki tarafta yaşamayı bildiğini bildiğinde yaşar. Yani siz de bu derin insanları her an yanınızda bulabilir ve görebilirsiniz. Gerçi onlar birbirlerini bakışlarından bile tanırlar ve bulmakta zorlanmazlar.
Uzun lafın kısası, hayatımızda her neyi yaşıyorsak insanlığı kaybetmeden, derin ve bilerek yaşamaktır insanı insan yapan.
Bence insanlığı kazanmak lazım, kaybetmek bugüne dairken.
İnsanca…