Z kuşağı, yani 1997-2012 arasında doğan bu nesil, teknolojiye doğan, dijital dünyayı adeta ikinci bir ev gibi kullanan bir kitle. Markalar için hedeflemesi kolay gibi gözükse de, bu kitleyi anlamak ve onlara gerçekten hitap edebilmek sanıldığı kadar basit değil. Hele hele en son çıkan dijital üzerinde koloni şeklinde birbirleriyle olan haberleşmeleri hesaplaşmalarını en tecrübeli dedektifler, gazeteciler bile çözmekte zorlanıyor. Peki, markalar bu gençlerle nasıl sağlıklı bir bağ kurabilir?
Dijital Dünyanın Yeni Normali
Z kuşağı, sabah kahvesinden akşam yatana kadar ekranlara gömülü. TikTok, Instagram, Twitch, YouTube gibi platformlar onların en uğrak yeri. Ama unutmayın, klasik reklamlar bu gençler için bir tür gürültü. Onların dikkatini çekmenin yolu, eğlenceli, yaratıcı ve “gerçek” içeriklerden geçiyor. Mesela, Guess markası TikTok üzerinde dans meydan okumalarıyla gençleri yakalamayı başardı. Bu tarz yaratıcı kampanyalar, Z kuşağının bir reklamı içerikten ayıramadığı ve hatta severek paylaştığı projelerden biri oldu.
Gerçek ve Şeffaf Olmak
Z kuşağı, markalardan samimiyet bekliyor. Hiçbir şey onların dikkatini bir marka gibi şeffaf, doğal ve toplumsal olaylara duyarlı bir şekilde davranan firmalar kadar çekmiyor. Örneğin, çevreye duyarlı olduklarını dile getiren markalar bu kuşak tarafından büyük bir sevgiyle karşılanıyor. Patagonia gibi markalar, çevre dostu ürünleri ve kampanyalarıyla bu gençlerin kalbini kazandı. Z kuşağı sosyal sorumluluk projelerine önem verir, sahte hareketleri ise anında fark eder. Hassas yapıları ve içe dönük yaşamlarında doğal olmayana ses çıkarmazken arkasını dönüp başka bir markaya geçişi ışık hızıyla olabilir.
Kısa ve Öz İçerikler
Dikkat süreleri kısacık olan bu kuşağı yakalamak için uzun ve sıkıcı içeriklere veda etmenin zamanı geldi! TikTok’taki kısa ve hızlı videoların yükselişi bunun en büyük göstergesi. Mesela Nike’ın TikTok’ta kısa ama etkileyici videolarla başlattığı kampanyalar, gençlerin ilgisini çekti ve markayı bu platformda oldukça popüler hale getirdi. Sonuç? Az konuş, çok göster. Çünkü Z kuşağı bir mesajı anında almak istiyor. Hatta ve hatta önümüzdeki dönemlerde birkaç kelimeyle birçok şeyi anlatılacağı kendi aralarında bir alfabe bile bulacaklarına belki şahitlik edebiliriz. Şu linkten de bu jargonu görebilirsiniz. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Z_Ku%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1_jargonu)
Mikro-Influencer’lar ile İş Birliği
Z kuşağı büyük ünlülerden çok kendi çevresine ve sosyal medya mikro-influencer’larına güveniyor. Glossier gibi markalar bu stratejiyi benimseyerek daha küçük influencer’larla iş birliği yaparak başarılı kampanyalar yürüttü. Büyük influencer’lara milyonlar akıtmaktansa, gerçek tüketici deneyimlerini sunan kişilerle çalışmak, Z kuşağının markaya olan güvenini artırıyor. Bu da bir markanın sadık bir kitle oluşturması için harika bir yol. Z kuşağı kendinin ulaşabileceği insanları seviyor. Burnu kaf dağında olanları sevmiyor. Bir yandan da iddalı iddasız mantığını seviyor.
Sonuç: Yalın, Gerçek ve Etkileşimli Ol!
Z kuşağına ulaşmak demek, onlara sadece ürün satmak değil; onların değerlerine, hayat tarzlarına saygı duymak ve bu değerleri sahiplenmek demek. Eğer markanız bu genç kitleyle gerçek bir bağ kurmak istiyorsa, yapmanız gereken şey; doğal, dijital dünyaya ayak uyduran, kısa ve net mesajlarla dolu, aynı zamanda onların ilgisini çekecek deneyimlerle dolu bir strateji kurmak.
Bu kitleyle sağlam bir bağ kurmak isteyen markalar için kurallar basit: Gerçek ol, hızlı ol ve onların dünyasında yer al!
Kaynakça:
https://www.hubspot.com/blog/marketing/gen-z
https://www.adweek.com/brand-marketing/how-to-market-to-gen-z
https://www.forbes.com/sites/forbesagencycouncil/2021/04/20/what-brands-need-to-know-about-gen-z