Türkiye’de pazarlama iletişim ajanslarının yaşadığı en büyük sorunlardan biri, markaların ajanslara yanlış bir bakış açısıyla yaklaşması. Bu durum, hem projelerin başarısını etkiliyor hem de ajans-marka ilişkisini zedeliyor. Peki, bu yanlış yaklaşım nasıl şekilleniyor ve doğru bir iş birliği modeli nasıl olmalı?
1. Ajansı Sadece “Yürütücü” Olarak Görmek
Birçok marka, ajanslarını yalnızca uygulayıcı bir ekip olarak görme hatasına düşüyor. Ajansların yaratıcı strateji geliştirme, markanın geleceğini şekillendirecek öneriler sunma gibi bir misyonu olduğunu unutan bu yaklaşım, yalnızca kısa vadeli sonuçlara odaklanıyor.
Öneri: Ajanslar, birer çözüm ortağıdır. Onların tecrübesine ve içgörülerine daha fazla güvenmeli ve stratejik süreçlere dahil edilmelerine olanak tanınmalıdır.
2. Fiyat Odaklı Yaklaşım
Özellikle Türkiye’de markalar, ajans seçimlerinde genellikle fiyat-performans dengesi yerine yalnızca düşük maliyete odaklanıyor. Bu durum, yaratıcı işlerin kalitesini düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda uzun vadede markanın imajına zarar veriyor.
Öneri: Ajanslar, marka için yaratıcı değer üretir. Fiyat kriteri yerine uzun vadeli yaratıcı ve stratejik değer önceliklendirilmelidir.
3. “Her Şeye Hakim” Marka Yetkilileri
Bazı marka yöneticileri, ajansın uzmanlık alanına müdahale ederek projelerin ruhunu bozabiliyor. “Ajans işi yapar, biz beğenir ya da beğenmeyiz” yaklaşımı, yaratıcı sürecin doğasına aykırı. Çünkü beğenmediğimiz o işte hepimizin parmağı var.
Öneri: Markalar, ajanslarına daha fazla özgürlük tanımalı. Güven ve iş birliği olmadan yaratıcı işler ortaya çıkamaz.
4. Sabırsızlık ve Kısa Vadeli Beklentiler
Markalar genellikle hızlı sonuç almak istiyor ve ajanslardan bu doğrultuda taleplerde bulunuyor. Ancak etkili bir pazarlama iletişimi stratejisi, uzun vadeli düşünce ve süreklilik gerektirir. Yani hadi bir tane post yapın şapkadan kuş çıkarın da tüm yeteneğinizi gösterin diyen bir yöneticiye karşılık ben de diyorum ki hadi sen de bir kararla o markanın tüm iletişim problemlerini hallet.
Öneri: Pazarlama iletişiminde sabırlı olunmalı ve ajanslarla sürdürülebilir bir iş birliği modeli benimsenmelidir.
Başarılı İş Birliğinin Formülü
- Net Hedefler Belirleyin: Ajansa açık ve net bir brief vererek projeden beklentilerinizi doğru bir şekilde iletin. Yönetim toplantısında birbirinin yüzüne bakan iki yöneticinin “Aaa böyle miydi değil miydi?” diye sorarsa. Ajans ne yapsın?
- Ekipler Arasında Güven İnşa Edin: Ajansınızın yetkinliklerine saygı duyun ve onların uzmanlıklarına güvenin.
- Uzun Vadeli Partnerlik Kurun: Ajans-marka ilişkisi, kısa süreli bir iş anlaşması değil, uzun vadeli bir ortaklık olmalıdır.
- Yaratıcılığa Alan Tanıyın: Yaratıcı işler için ajanslara daha fazla alan ve zaman bırakın.
Sonuç olarak, Türkiye’de markaların ajanslara yaklaşımı, genellikle bilinçsizce şekillendiği durumlar oluyor. Oysaki doğru bir ajans-marka iş birliği, yalnızca projelerin başarısını değil, markanın geleceğini de inşa eder. Bugün markaların ajanslarıyla kuracağı sağlıklı ilişkiler, yarının başarılı kampanyalarının temelini atar.
Yoksa Cem Yılmaz’ı mülakata alıp ‘hadi yap bi komiklik!’ yap demek gibi bir şey oluyor.
Asıl bu çok komik 🙂