Başarılı bir iletişim çalışmasına baktığımda direkt mesajla çarpışmış oluyorum.
Reklam, pazarlama,dijital,outdoor ve tv’de nerede olursa olsun kendini ifade edebilmeli.
Mesela, beraber çalıştığımız arkadaşların fikirlerini elerken de bu tekniği uyguluyorum. Yani önce ne anlatmak istiyorsan bunu ifade edecek obje, metinler ve hareket unsurlarını çöz, işi kurgula, uygula ve bakalım diyorum. Sonrasında kendi yaptığını sözlerle anlatmaya çalışırsa; “Artık senin susma ve işinin konuşma zamanı” diyorum. Hiçbir iletişim çalışmasında yanında tercümanı da verilmiyor sonuçta.
Neden kaos oluyor?
Genelde reklam iletişimi veya iletişimin olduğu yerde çok fazla kendimizi ifade etme isteği var. Böylelikle daha çok şey anlaşılacağı zannedilir. Daha karşıdaki konuşurken, alt benlikte ne söyleyeceğimizi hazırlayıp, karşımızdakini az dinliyor olabiliyoruz. Bu insani davranış varken, bir de daha fazla kelimeler seçip karşı taraftakini zor durumda bırakmayalım değil mi? 🙂
İletişim sekmeleri nasıl olmalı?
Dinle > anla > yorumla > konuş. Bu sekmeleri yapmak ne kadar basit görünse de karakterlerimiz ve çevre, egolarımızı mutasyona uğratabiliyor.
Kulaktan kulağa oynarken, ilk kişiye söylenenle, en son kişiden çıkan anlamın farklı olma ihtimalinin yüksek olması insani algılarımızın farklılığından kaynaklanmıyor mu?
Bugün görsel iletişimde neler var?
En fazla sosyal medya var. En fazla okumalı iletişim var. Araştırmalara göre %80’i işitsel olan Türk toplumunun (mani kültürümüz işitsel olmamızdan kaynaklanıyor) yazı yolu ile anlaştığını düşünebiliyor musunuz?
Gelelim şimdi ki insanın kitlesel iletişimde en çok nereye baktığına;
– WhatsApp (Dünyada 250 milyon kullanıcısı var, Türkiye’de de hızla artıyor)
– Twitter (400 milyonu en son geçmişti)
– Facebook (1 milyarı geçti)
– Online haber portalları (Günlük trafikleri olabildiğince artmış durumda. Alexa.com ‘dan sıralamalara bakabilirsiniz.)
– Diğer Messengerlar (Message Me, WeChat vb. hızla geliyor)
– Gazete/dergi (Dergi %4, gazete okuma oranı %22)
– Kitap (Türkiye’de kitap okuma oranı %4)
– Televizyon (İzleme oranı %95)
– Radyo (Dinleme oranı %24)
NOT: Bu istatistiklere internette olabildiğince ulaşabilirsiniz.
İletişim araçla değil, konsantrasyonla yapılır.
İster yeni teknolojiler, ister eskiden kullanılan az sayıda iletişim araçları olsun, insanlığın hizmetine ne kadar fazla alternatif sunuluyorsa bir o kadar da iletişimin zayıfladığını görüyoruz. Hem gözlemlediğim kadarına, hem de insan psikolojisine baktığımızda, ne kadar az iletişim diliyle anlatılabilirse o kadar iyi olduğunu görürsünüz.
Burdan yola çıkarsak, reklam ve pazarlama iletişiminin olduğu yerlerde daha azla, daha çok şey anlatacak yaratıcı çözümler bulunması gerekiyor. Nietzsche’nin isteği olan bir kitabı, bir paragrafta anlatmak isteği belki de bundandı.
Dedikten sonra ben de durayım artık. Çok şey anlatacağım diye, hiçbir şey anlatmış olmayayım.
Güçlü iletişimli işler ve arkadaşlıklar diliyorum.
NOT: Bu arada yukarıdaki fotoğraf, fotoğrafçı Andrey Pavlov’a aittir.