Bugün artık baldırları güçlü, kafası boş insanları kimse istemiyor ülkesinde. Negatifleri bir tarafa itip, pozitif olanlara doğru yönelim var. Bu sanırım şu demek, kafamızı çalıştırmamız gereken bir dönemdeyiz.
NASIL KAFAMIZ ÇALIŞACAK?
Outliers kitabında şöyle güzel bir örnek var. Okul notları çok başarılı olmuş çocuklar hayatlarının ilerleyen dönemlerinde çok üstün başarılar elde edemiyorlar. Daha sonra araştırmacılar okul döneminde yaramaz olan veya taşkınlık yapan çocukları incelemeye başladıklarında birçoğunun hayatta başarılı olduğunu gözlemliyorlar. Bir örnek paylaşmak istiyorum kitaptan, 150 adet okul notu yüksek olan ve yaramazlıkta sınır tanımayan öğrencilere şu soruyu yöneltiyorlar: “Tuğla, bisiklet ve battaniye” size ne ifade ediyor. Okulun en başarılı ve mantık tarafı gelişmiş çocuklarının genel cevabı, “Tuğla ile ev yapılır. Bisiklet ile gezilir. Battaniye ile uyunur” Yaramaz çocuklara sorulduğunda, “Tuğla ile bisikletçinin camını kırarım, orada bulunan battaniyeyi bisikletin arka selesine koyar, ormana doğru kaçarım. Beni yakalamasınlar diye battaniye ile gece uyurum” diye cevap alırlar. Sizce hangisi yaratıcı? Ya da daha kafa çalıştırıcı? Haliyle hayatında iyi bir üniversiteye kafayı atmış başarı ile başlayan bir öğrenci hayatının sonuna kadar bu başarıyı devam ettirmek zorunda kalsa bile başaramayabiliyor. (Genelgeçer bir kural değil tabi ki) Ancak, hayatını çeşitli deneyimlerle harcayıp pratik zekaya sahip olmuş örnekler daha fazla çığır açmıştır. Bu konuda en prestijli üniversite Harvard’dır. Bill Gates, Mark Juckenberg sadece iki terk eden öğrenci. Hatta Newton’un okuldan uzakta çiftlik günlerinde kafasına elma düşerek yerçekimini bulması bile aslında okulun bu dünya coğrafyası olduğunu bize anlatan bir örnek.
YARATICILIK, HAYAL GÜCÜ VE MULTİ DİSİPLİNERLİĞİ ÇEKER
Coronavirüslü günleri yaşadığımız şu hayatta vücudumuzun yapabilecekleri ve zamanımız sınırlı. Haliyle aslında pek de boş vaktimiz yok. Hatta Finlandiye eğitim modelini Türkiye keşke alıp tüm okul müfredatlarına geçirebilse. Çocuklarımız da dolu dolu dolsa. Yani bir şekilde kendimize birçok bilgiyi ve deneyimi basmamız gerekiyor. Yetmeyenleri de danışarak kendimize şırınga etmeliyiz. Neden? Çünkü, hız kazanmak istiyorsak yavaş yavaş hareket etmeliyiz. Bu şu demek;
- Kitap okumalıyız,
- En az bir dil bilmek için her gün kelime ezberlemeliyiz,
- Yeni deneyimler edinmeliyiz,
- En az bir spor yapmalıyız,
- Müzik aleti çalmaya başlamalıyız,
- Ekonomi ile ilgilenip dünyayı anlamalıyız,
- Sanat atölyelerine katılıp tüm renkleri kendimizde barındırmalıyız,
- Teknolojiyi yakından takip edip, yazılım akımlarının nereye gittiğini bilmeliyiz,
- Psikolojiyi öğrenmeliyiz,
- Bir çok insanı bir araya getirecek bağı kurmalıyız.
Yukarıdaki listenin oluşabilmesi için de kendimizi disipline etmemiz gerekiyor.
YAPMAZSAM NE OLUR? HADİ SÖYLE?
Yapmazsak ne olur? Çok hızlı değişen ve gelişen iletişimin her türlüsünü görmüş bu dünyada canımız fena halde sıkılır. Yeni iş modelleri üretemeyiz. Bir dünya görüşüne sahip olamadığımız için kendimizi gerçekleştirme şansımız elimizden alınmış olur. Bir amacı olmayan birey de dünyada sanırım en fazla psikologlarla zaman geçirir. Çünkü anlam arayışı her bireyin önem verdiği şeyler arasında geliyor. Haa bunun tam tersi tembelliği savunanlar da yok değil. Hatta bununla ilgili “Tembellik Hakkı” diye bir kitap bile olsa bile ibre dönüştürenlerden yana 😉
Yani hayatın anlamı ne çok ünlü olmakla bulunabiliyor, ne de çok zengin olmakla ilgili. Hatta elimi güçlendirmek için Jim Carrey’in söylediği, “Umarım bir gün herkes ünlü ve zengin olur. Hayal ettiği herşeye kavuşur ve böylece asıl cevabın bu olmadığını anlar.” sözünü de buraya iliştirmeden geçemeyeceğim.
Ayrıca ajansımızda çalışan birçok insanı gözlem yapma şansı elde ettiğimden, çalışma disiplinini elinden bırakmayan, deneyimlerindeki noktaları birleştirmeyi bilen çalışma arkadaşların daha fazla hayata bağlı olduğunu çok net gözlemlemişliğim var. Gerisi lafı güzaf.
Mevlana’nın dediği gibi biz bu dünyadan geçiyoruz. Misafiriz, kalıcı olmayacağız. Ancak izlerimizi bırakmak istiyorsak. Nasıl ilk zamanlarda insanlar avcılık konusunda her şeyi bilmek ve daha fazla atak olmak zorundaysalar, bugün de tüm disiplinleri kendisinde birleştiren bireyler haline dönüşmeliler. Okul için değil, hayat için öğrenmeye ve deneyimlemeye devam edilmeli.
Çünkü, ‘yeni değilse eskidir’ yazısını tüm okul hayatım boyunca defterlerime karaladığım günlerde biliyordum ki bu dünyada yapılacak o kadar yeni şeyler var ki.
Vakit kaybetmemizin anlamı yok…