Dünyanın en zor şeyidir bir şeyi sürdürmek. Her yıl bir çok karar alarak yeni yıla başlarız. (Sosyal Medya’dan gözlemdir)
- Spora başlayacağım,
- Diyet yapacağım,
- Daha çok para kazanacağım,
- Az insan, çok huzurlu olacağım,
- Yeni bir işe başlayacağım,
Bazı maddeleri yaparız bazılarını sürdürülebilir bir hale getiremeyiz. Bizi yapmaya veya yapmamaya sevkeden nedir acaba? Ya da bunu günümüz şirketlerine, markalarına, müşterilerine yansıtsak, onları sürdürülebilir kılan şey nedir? Sürdürülebilir ekonomi, sürdürülebilir başarı, sürdürülebilir şirket, sürdürülebilir kalite vb duyup duruyoruz. Sürdürülemeyen şey nedir? Neden el yapar, biz yapamayız? Neden sürdüremeyiz? Ya da sürdürülebilir şeylerimiz nedir? Sorular, sorular uzar gider… 🙂
Bugünlerde kafama taktığım şeylerin başında geliyor “sürdürülebilirlik”. Bu kelimeyle, Manhattan’da bir restorandan caddede yürüyen Amerikalıları seyrederken, Pazarlama Zirvesi’nde, adını burada zikredemeyeceğim sayısız değerli panelistlerin, yazarların ve gözlem yaptığım insanların hayatlarında gezdim durdum.
- Birisi çıkıp Türkiye’de 2011 yılında kurulan şirketlerin 3/2’sinin 2013 yılında kapandığını resmi rakam olarak söyledi. O anda “neden sürdürülebilir girişimcilik devam edip iş adamlığına dönüşemiyor” dedim.
- Amerika’da bir arkadaşımızla birlikte yapılan binaların, parkların, sergi salonlarının, kutlanılan festivallerin, belediye veya devlet uygulamalarının, gelenler tarafından nasıl yıllardır devam ettirildiğinden bahsederken yine kafamda sürdürülebilirlik vardı.
- İyi mi? Türkiye’deki insanlara bakmaya başladım, sürdürülebilir bir başarısı veya rutin haline getirdiği neleri vardı? Hatta bir kafede bir arkadaşımla “ahh niye istikrarlı sürdürülebilir bir tutum ve davranışın yok? Bak hayat geçip gidiyor” muhabbetinin mumunu söndürdük.
Uzayıp gitmesin diye direk söyleyeyim, sürdürülebilir bir hayat, sürdürülebilir bir pazarlama, sürdürülebilir işletme, sürdürülebilir reklam bir şeyin teşekkül edip büyümesini sağlıyor.
BENİM İRADEM, SENİN İRADENİ DÖVER
İşimiz gereği reklamcılar olarak birçok şirketin yatak odası muhabbetlerini görüp biliriz. Nerede bir irade sahibi yönetim ve organizasyon görsem onlarla yolun sonuna kadar giderim. Çünkü, kararlılık ve irade bence bir şirketi var edendir ve bende bunun reklamını yapmaktan büyük keyif alırım. Genelde de başarılı olunur. Ancak, kaotik bir yapı içinde olduklarını gördüğümde inanın başlanılan reklam işin sonu sayısız mesailer, günlerce yapılan revizeler, yanlış anladınlı maillerle dolup taşıyor. Yani demek ki iradesini sağlam koyamayan plan ve programsız bir yapı ne yazık ki vizyona yani görüntüye dolayısıyla reklam iletişimine yansıyor. Bu da sürdürülebilir olmayı engelliyor.
TUTARIM ŞİRKET KÜLTÜRÜYLE, TUTARLILIĞIN ELLERİNDEN
Şirket kültürü oluşturmak bir günün iki günün işi olamıyor. Koca koca binalar, sayısız masalar, sandalyeler ve birçok bilgisayar, şirketin değerlerini yaşatmayı ve mutlu olmayı isteyen insanları bekliyor. Tabi bu da bir kültür meydana getirmekten geçiyor. Geçen okuduğum bir sözü buraya tırnak içinde yazmak istiyorum. “Projelerinizi, yaptıklarınızı herkese anlatabilirsiniz; korkmayın, saklamayın! Çünkü bunu yapmaları için sizin şirket kültürünüzdeki DNA’ları çözmeleri gerekiyor” Ahh yine sürdürülebilir kelimesi geldi aklıma, şirket kültürü için de sürdürülebilir bir yapı gerekiyor.
Yine gittiğimiz şirketlerde, markalarda bir şirket kültürü bizi karşılıyorsa ve bizim şirket kültürümüzle doku uyuşması oluyorsa, Aristo’nin dediği gibi “iki bedende tek ruh” halini alabiliyoruz.
HEDEFİM HEDEF KOYMAK
Sonra düşündüm, Amerika’da Hollywood Bulvarı’nda yürürken nasıl tüm yıldızların isimleri caddelere konuluyor ve bu hem PR malzemesi olup büyük Amerikan sinemasına hizmet edebiliyor, bizim Bağdat Caddesi’nden farksız olan bu cadde nasıl parlatılabiliyor. Sonra diyorum ki; sürdürülebilir hedefler koymak. Okuduklarımızdan, gördüklerimizden biliyoruz ki en güzel hedef, gerçekleştirilip herkes tarafından kabul görebilendir. Yani yine sürdürülebilirlik bir moda bir akım halini alabiliyor ve hedeflerin gerçekleşmesine vesile olabiliyor. Hedefi olan işletmeler de bunu şirket kültürüyle ileriye götürebildiklerine göre, bu hedefleri herkese ortak edenler değil miydi sürdürülebilir olan?
SAP SADELİK
Sadelikle ilgili söylenen sözlerden sadece birisini buraya yazmak istedim. Leonardo Da Vinci’den; ”Sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir”.
Yapmak istediklerini, bakış açılarını, pazarladıkları ürünlerini, vizyonlarını, misyonlarını ve karmaşık sistemlerini en sade hale getirebilen her bir oluşumun ellerinden öpüyorum. Onlarla çalışmak o kadar keyifliydi ki, ya da onlarla birlikte sadeleştirmek o kadar öğretici olabiliyor ki. Bu da onların sade bir şekilde kendilerini ifade edip turnayı gözünden vurmalarını sağlıyor.
HADİ DANIŞMA DA GÖREYİM
Sürdürülebilir bir başarı veya şirket haline dönüşmüş yapıların aslında danışmanlık müessesini de çalıştırdığını görebiliyoruz. İstanbul’u alan Fatih’in Akşemsettin’i, Mevlana’nın Şems’i, Da Vinci’nin Mon Salai’si aslında hep bir danışma kültürünü de birbirlerinde barındırmayı başarmıştır. Günümüzde ise sağlam danışmanlık almayı bilen her bir şirket yine sürdürülebilir olabiliyor. Tabi danışmasını bilenler.
ENERJİ EMİCİLERİ UZAK TUTUN
Sürdürülebilir şirketler veya insanlara güvelenmiş ve enerjisini emen sinsi enerji emicilerin olduğunu söyleyebilirim. Yaratıcılığın da katili olan bu gizli enerji emiciler için yapılması gerekenleri okuduğum bir kitaptan 3 madde halinde sizin için yorumluyorum. (Bkz. Yaratıcılığı Kim Öldürdü Kitabı, Andrew Grant, Gaia Grant)
- Maddi olarak yapmak istediğiniz hedeflerinizden çok, bunların dışındaki hedeflerinize odaklanın. Yani makamın, başardıklarınızın, geldiğinizin noktanın umurunda olmayın. Tüm bunların sizde yaşattığı var olma ruhsallığına çalışın. Eminim Steve Jobs hiçbir zaman maaşa çalışmadı. Ya da ona zarar vermek isteyen bir çok şirket ve insan sadece parasal olarak verebildi.
- İşinize ve yolunuza bakın.
- Görüştüğünüz bu tip şirket veya insanlara karşı zamanınızı kısın.
SABIRLI OLMAK
Yaptığınız veya yapmak istediklerinizin gerçekten sürdürülebilir olacağına ve insanlar tarafından kabul göreceğine inanıyorsanız lütfen sabırlı olun. Bırakmayın, pes etmeyin. Ne diyor Mevlana; Tüm iyi şeyler sabırdan sonra gelir.
Eminim tüm işletmelerin yapısını yerinden sarsacak bir çok saçma şey başına geliyordur. Her şeyi kabul edin ve sabredin. Başarılı olmuş veya olan şirketlerde sabır toplantı masalarında veya tahtalarında ki çiziklerde mevcuttu.
Yani; hedef koy, iradenle bunu koru, tutarlılığı bırakma, sadeleştir, danış, enerji emenlerden uzak dur ve sabırlı ol.
…ve bunları hayat ekmeğine sür ve sürdür 🙂