Samimiyeti satın alacak para sanırım icat edilmedi. Bugünlerde samimiyet en fazla satışı etkileyen faktörlerden birisi halini aldı.
• İnsanlar arasında azalan güvensizlik duygusu mu?
• Üreticilerin yaptığı işe olan saygısı mı?
• İnsanların bol çeşitliliğe ulaşabilmesi mi?
Muhakkak ki bu soruların cevapları üretilen ürünün içerisinde mevcut. Şayet ürettiğiniz bir hizmet veya ürün karşımızdaki insanlarla samimi bir iletişim kuruyorsa bir şeyleri başarmışsınız demektir.
NOROMARKETING VAR DA HEARTMARKETING YOK MU?
Artık tüketiciler kendilerine hesaplı olan ürünü alırken aynı zamanda da duygusal bağ kurdukları ürünleri tercih eder oldular. Özellikle ortak tercihlerin kullanılması, o tercihlerin insanların hayatlarında duygusal konfor meydana getirmesiyle yaygınlaşabiliyor. Haliyle artık nöronların yanında, kalbe huzur veren ürünler tercih edilir oldu.
SAMİMİ OLDUĞUNU NASIL ANLIYORUZ?
Ürünlerde insanlar gibidir, yatsıya kadar mumları yanar veya uzun yıllar ahbaplığınız sürer gider. Bunun için irade gösterebilen markalar uzun yıllar boyunca aynı kalitede ürün meydana getirdikçe insanlar tarafından kabul görmüşlerdir. En son ülkemizde de satışa sunulan Oreo Bisküvi’de gücünü bu iradesinden yani 100 yıllık geçmişinden alıyor. Hep aynı, hep taze ve hep mutluluk verici. Bu da samimi bir şekilde insanlara geçtiğinde devamlılığı artırıyor.
SAMİMİ NİYET, SAMİMİYET DOĞURUYOR
Yine samimi olarak yaptığımız işleri elimize aldığımızda karşımızdaki insanların algısını fethetmiş oluyoruz. Yani önce kendini övmeye başlayan, marka olarak iletişime başlayıp tökezleyenlerin sorunu hep bu iddia ile insanlara samimi gelmesini engellemiştir. Buna Türkiye’den örnek gösterirsek Kasap Döner ani bir çıkışla ve keskin bir üslupla tüketicisini yakalamaya çalışırken aşağıdaki reklam iletişimiyle nasıl bir hezeyana sebep olduğunu da herkeslere göstermiş oldu. Yani samimi olmak ilk etapta güç gösterisi göstermekten ziyade samimi bir niyetle insanlara yaklaşmaktan geçiyor.
ÇOK SAMİMİYİM HADİ GEL AL BENİ
“Ben samimiyim” niyet göstergesi ne yazık ki mal alınır satılır gibi insanlara gösterilemiyor. Çünkü insanlar, ani dalgalanmaları sevmiyor. Ani düşüşler, ani çıkışlar bu frekansları bozuyor. Hayatınıza da dikkat ederseniz, size samimi gelen insanların en çok güvenilir ve sempatik olmasını sevmişsinizdir.
SÖZÜM AMERİKAN SİNEMASINA
Bu hafta 2 film izledim birisi Quentin Tarantino’nun 8. filmi olan The Hate Fuleight ve İkincisi de Leonardo Di Caprio’nun oynadığı Diriliş filmiydi. Bir filmde samimiyet gördüm diğerinde ise aşırı zorlanmış sahneler. Bir filmde hikaye anlatıcılığı gördüm. Diğer filmde gerçek hikayeden uyarlanmasına rağmen kopukluklar. İkisi de vahşi batıda geçiyor. Birisi daha pahalıya malolmuş 3D efektlerle doluydu. Diğerinde ise efekt yerine insan hayatları kaynıyordu. Birisinde abartı, diğerinde ise gerçek olabilecek bir doğallık. Siz de izleyin hangisinin daha samimi, hangisinin ise samimi olmadığını göreceksiniz.
ŞİMDİ SÖZÜM GELİNE, KIZIM SEN ANLA
Doğallık, doğal olmayan bir süreçten geçmiyor. Yani doğal olacağım demekle olunmuyor. Markalarda, doğal olacağız stratejileri yerine, samimi bir satış için insanların faydalarına çalıştıklarında bunu başaracaklardır.
Raflarda bile doğal olarak üretilen organik ürünler ve doğal olarak üretilmeyen ürünlerin ayrılmaya başladığı günümüzde, sanırım artık samimi olmak ve daha fazlası için niyetlere su katma zamanı bitiyor.