Bugün özgürlük kavramı da değişmeye başladı. Anlamlar, hayaller, algılar, başarılar, hüzünler, ölüye ağıtlar dahi değişiyor ve metaryel ürünlerin dışında içimizdeki tüm duygular başka bir özgürlük istiyor.
BELKİ BİR YERİ TERKETMEKTİ ÖZGÜRLÜK! BUGÜN BAŞKA BİR ŞEY…
Evet, ‘başımı alıp gideceğim buralardan’dı belki özgürlük. Alayına isyandı. Ancak bugün değişiyor. Çünkü hiçbir yere gidemiyoruz. Küçük bir mesaj duygularınızın altüst olmasına yetiyor da artıyor. Çünkü geçmişte gidenler gemileri yakıp gidiyorken şimdi yaktığınız gemiden bile mesaj alabiliyorsunuz. Yani özgürlük şimdilerde ateşe uçan kelebekler misali yakıcı ve yanıcı da olabiliyor. Özellikle hızlı yaşamın pompalandığı günümüzde COVID 19 ile birlikte hızlı bir fren yapmış olduk hep beraber. Bu yazıyı da bir pazar günü odamda evden çıkma yasağı olduğu günlerde yazıyorum. Sanırım 20 güne yakındır evdeyiz ve sayısız insanla görüşüp sayısız iş bitirdik. Ancak bunların bir çoğu dijital üzerinden insanlara gösterildi. Yani ne kağıda, ne bir bilborda ne de sokağın göreceği işleri yaptık. Özgürlük artık dijital mecralardan geçmeye başladı. Demek ki öyle başımızı alıp bir yerlere gidemiyoruz. İnternetin girdiği her cihaz aslında bizi bağımlı özgür kılıyor.
Buradan şuna geleceğim, yeni dünyanın insanı özgürlüğü uzaklaşmak olarak görmüyor. Özgürleşmek diğer insanlardan haber alabildiği ıssız kendi dünyasında olmak olarak görüyor. Yani hiçbir yere gitmesine gerek yok. Gittiği her yerde aslında bağı olan insanlarla bir şekilde görüşme imkanı yakalamış oluyor.
Halbuki eskiden öyle miydi? Kendini yenilemek isteyen bir mürid bile çilehanelerde günlerce kimseyle konuşmayıp, aç katıkla Yaradan’a bağlanıp ruhunu, bedeninin ve zihnini özgürleştirmiyor muydu?
ÇOK YAZIYORUZ, ÇOK KONUŞUYORUZ, ANCAK ÇOK AZ ANLIYORUZ
Bugüne dair dikkatimi çeken şeyler oluyor. Mesela aynı kitabı okuyan 3-4 kişi farklı şekilde anlatıyor. Kimisi duygusundan, kimisi teorisinden, kimisi ise edebi gücünden bahsediyor. Yani birçok noktadan bakan insan sayısı az olmaya başladı. Bence her insan anladığı kadar dünyada ikamet ediyor. Bir deney yapalım, arkadaşlarınızla bir odaya girin. Çıktıktan sonra başka bir odada çıktığınız odadaki hangi objelere dikkat ettiklerini yazsınlar. Eminim hepsinden farklı sonuçlar çıkacaktır. Çünkü bizi fotoğraf makinasından ayıran özelliğimiz yargılarımız ve onlarla bağlı olan öz benliğimiz. (Böyle bir kapasiteye sahip insana meydan okuyan reklam çalışmaları yaptığımız gerçeğinde hareket etmek gerektiğini hep aklımın bir tarafında tuttum.) Yalnız bugünkü insanın algı dağınıklığındaki özgürlük çok başka. Eskiden işte bir kitabı her yönüyle okuyup anlayıp tartışacak arkadaşları bir kahveli sohbette bulurken şimdi herkes kendi yalnız özgürlüğünde değerlendiriyor. Ancak diğer tarafların üstünü örtemeden değerlendiriyor. Yani yalnızlığımızdaki özgürlük çok fazla konuşmamıza, çok fazla yazmamıza belki çok okumamazı ve ne yazık ki az anlamamıza sebep oluyor. Çünkü yalnız özgürleriz.
BAĞLILIKLARIMIZ, BAĞIMLILIKLARIMIZ
Yeni nesil özgürlükte bağımlılıklarımız da farklılaştı. Bir insanı sevmek artık maddi ve menfaatlere bağımlı hale geldi. Bunlara eyvallah dediğimiz kadar özgürüz. Yani kimden ne kadar besleniyorsak o kadar özgürüz. Menfaatlerin bittiğinin saniyesinde Yılmaz Erdoğan’ın dediği;
“Sevilirken ayrılmak mı kaldı Bizanstan
Yalan dolan yoktu gözlerde sadece ses
Verilen sözler birdi edilen yeminler sıfır
Eşyalar alındı fotoğraflar söküldü
yerlerinden
Bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk
sipariş edildi yeniden” ne yazık ki bu kadar sürüncemede kalmadan ışık hızıyla bitebiliyor. Sadece aşklar değil arkadaşları, iş arkadaşlıklarını yani tastamam daha merhabayla hoşçakal arasındaki ışık hızı kadar anlıyoruz. Çünkü o kadar acelemiz var ki. Yine bir şairden alıntı Gülten Akın ne diyor;
"Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya"
Bir seferinde Y kuşağı birisiyle konuşurken “Abi bakıyorum tam aşık olacağım hemen terkediyorum” dedi. Niye diye sorduğumda. “Çünkü bağımlı olmak istemiyorum” cevabını almıştım.
Yani şimdiki özgürlük kimseyi anlamamak, sevmemek ve derinleşmemekten geçiyor. Hadi bakalım yine yalnızlıktaki özgürlüğe hoşgeldiniz. Halbuki eskiden meclis kurar gibi arkadaşlardan görüşler alınırdı, konuşulurdu doğru karar verilirdi. Belki de ortak bir arkadaşla aralar düzelirdi. Şimdi ise next butonundaki özgürlüğü tercih ediyoruz.
Çünkü, “Her şeyim tamamdı, bir sendin noksan”lardan uzaklaştığımız bir dönemdeyiz.
ÜRETTİĞİNİ ZANNETMEK ÖZGÜRLÜĞÜ
Şarkılara bakıyorum, birçoğu eski şarkıların düzenlemeleri. Bunu sadece Türkiye’de olduğunu düşünüyorken, yurtdışında da müziklerin eski şarkıları yenileyerek tekrar tüketiciye sunulduğunu görünce anladım ki, aslında yeni nesil özgürlükte duygular bitince eskilerin özgürlüğündeki duyguları alarak üretip özgürleşmekten geçiyor. Yani “yol bitti geri dönüyoruz arkadaşlar” denilen bir dönemdeyiz. Misal, Joker filmindeki BATMAN’ın çocukluğunu görmek gibi bir şey bu. Bu filmi 20 yıl önce görmüştüm halbuki.
Artık üretmek özgün değil, özgün olanları daha farklı hale getirmek oldu bugünlerde. Yine söylüyorum, bir sanatçının gündemde kalabilme kapasitesi 1 veya 2 yıla sığdırıldı. Halbuki ne kadar özgür olduğumuzu bir düşünün. Bir stüdyoda bir sesi alabilmek için günlerce uğraşılırdı. Şimdi bir Apple bilgisayar ve bir uygulamayla o kadar müzik meydana getirilebilir ki. Bethoven’in 9. senfonisini sağır kulağıyla oluşturmasındaki imkansız özgürlükle karşılaştırıldığında özgürlük kavramının nasıl değiştiğini anlayabiliriyoruz. Çünkü; Bethoven’in etrafında bir sürü insan vardı. O eseri o insanlara yapmaya çalışıyordu. Şimdi ise tanımadığımız insanlara bu müziği tek başına bir odada 3-4 kişiyle yapıyoruz. O kadar geniş imkanlara sahip 9. senfonideki matematiği bulacak insanları arar oluyoruz. Bu örnekten yola çıkarak bir çok örneğe varabiliriz.
Kısacası, üretmeye meyilli iradelerimizin yalnızlaştığı bir dönemdeyiz. MFÖ bile bir araya zor geliyor artık 🙂
YAPACAK NE KALDI MİZANDA?
Evet bugün modadan, sanata, iş dünyasına, hayatın her alanında bundan 300 yıl önce yaşayan bir insandan daha özgürüz. Daha fazla imkanlara sahibiz. Macellan, Google Earth görseydi eminim bayılırdı. Ya da Kolomb, Amerika’yı navigasyon aletiyle gezseydi çok mutlu olurdu. Peki bize ne kaldı? Yeni nesil özgürlükte neler yapabiliriz?
Futuristler buluşların tıkandığını ve şimdilerde eski buluşların yenilendiğini ve farklı hale dönüştürüldüğünü söylüyor. Yani bir oda büyüklüğündeki bilgisayar artık ceplerimizde örneğindeki gibi.
Bugünün insanı en başta özgün olmayı başarabildiğinde yeni şeyler bulabilir. Örneğin uygulamaya dair yeni bir şey söylediğimde insanlar benim çıldırmış olduğumu düşünebiliyor. Çünkü ezberlenilmiş bir hayat varken bunun dışında hareket edersem cezalandırılacağımı düşünüyorlar. Yani bize dayatılmış alışkanlıkların dışında hareket edelim denildiğinde ne yazık ki büyük bir basınçla karşılaşabiliyoruz.
Kısacası yeni nesil özgür olmak istiyorsak,
- Doğaya gidip bugünün kafasıyla daha yeni neler yapılabiliri düşünmeliyiz.
- Hızlı yaşamın olduğu günümüzde neyi daha farklı hale getirebilirizi düşünmeliyiz.
- Kopyala yapıştır hayatı terketmeli ve konfor alanımızı hızla terketmeliyiz.
- Evet pozitif insanlar kadar negatif insanları da dinlemeliyiz çünkü onların negatifliğinde yatan pozitifliği görebildiğimiz zaman aydınlanabiliriz.
- Tam tersine bugün kişisel gelişim kitaplarında, görmezden gel, pozitif ol, sen önemlisinin dışına çıkmalısın. Çünkü yanmayan ateş yemek pişiremez.
- Kendini şaşırtman gerekiyor. Yapmam dediğini yap, yaparım dediğini yapma. Sonuçlarına bak.
- Sana zarar veren duygusal bağlarını kendin kes. Kimse sana yardımcı olamayacak. Ancak hakkını da ver. Çünkü kestiğin ipin ucunda başka bir hayatın olduğunu unutma.
- Yaşam zincirinde yaptığın en ufak yeniliğin tüm insanlığı değiştireceğine inan. Çünkü bugün saçma sapan akımlara maruz kaldığımız dijital bir dünyada ya da küçük bir virüsün dünyayı nasıl yerinden oynattığını görüyorsak eminim ufak bir rüzgarın da kasırgaya dönüşeceğini unutmamalıyız.
- İnsanlarla daha çok kahve iç. Sohbet et sahici ol samimi ol, gelen gelecek, gelmeyen de belki sonra gelecek. Kimseyi yargılama üsteleme ama ümidini de kaybetme.
- Başka bir özgür ruhla karşılaşırsan, onu da kendine benzetme bırak o da kendi özgürlüğüyle hareket etsin. Çünkü hayat bir başkasını dönüştürmek için zaman harcamaya değmeyecek kadar kısa.
- Beyin öyle bir organ ki yaşarken bilinçaltında sizi olmanız gereken kişiye dönüştürmek için buluşlar yapmaya hazır. Yeter ki sürekli onunla birlikte seyahat ettiğini ve yeni şeyler öğrenmenin hazzını alın. Biliyorsunuz kullandıkça yaşlanmayan tek organımız beyindir. Mesala ben bitkilerden sepet nasıl yapıldığını öğrenmek istiyorum. Öğrenmekten kastım deneyimlemek. 🙂
Yani yeni nesil özgürleşmek istiyorsak tüm sistemlerin dışından bakacak kadar bilgiyi deneyimlemek gerekiyor. Bunu da ruhsal, zihinsel ve fiziksel gelişimle yapabiliriz.
Tam tersini söyleyeyim > Sağlam vücut, sağlam kafada bulunur 🙂