Bundan on yıl önce arkadaş sohbeti sırasında: “Mesela Mehmet benim için kişisel bir marka, yaptığı, yediği, içtiği, davranışları aslında kendini yansıtıyor ve ben onunla vakit geçirmekten keyif aldığım için talep oluşturuyor” demiştim. Karşımda oturan arkadaşım ve yakını bana garip gözlerle bakmıştı. Sanırım yıllardan 2008’di ve arkadaşımın sosyal medyada arkadaş sayısı fazla değildi. Zaten dijital medya da yeni yeni hayatımıza girmek üzereydi.
BUGÜN
Bugün artık geçmiş dönemden farkımız neler yapıyorsak diğer insanlarla anlık olarak paylaşabiliyoruz. Yani nerede nasıl hareket ediyor ve iletişimimizi insanlara ulaştırıyorsak karşımızdaki binlerce insan tarafından öyle algılanıyoruz. Mevlananın: “Ne kadar anlatırsak anlatalım, karşımızdaki insanın anladığı kadarız” sözünü, “Ne kadar anlatırsan anlat, takipçin kadar anlaşılırsın’a dönüştürdük diyebiliriz.
“BİR GÜN HERKES 15 DAKİKALIĞINA ÜNLÜ OLACAK”
Andy Warholl bugünlere ait olan bu sözüyle birçok insanın hem yazılarında, hem de sunumlarında örnek gösterdiği reklamın dehalarından. Yine sanırım 2008’li yıllarda IAATurkey Reklamcılar Tahtaya etkinliği döneminde (sosyal medya daha dutlukken) hepimiz neler olduğunu çözmeye çalışıyorduk. Bu etkinlikte de sonuç olarak hızlı bir şekilde gelişen iletişimin heyecan verici olduğu gerçeğini daha çok kavramış olduk. Gerçekten de herkes 15 dakikalığına ünlü olmaya başlamıştı. Hatta şimdilerde Influancer marketing diye bir meslek bile hayatımıza girdi ve 15 dakika rekorlarını altüst ederek hayatımızda kalmayı da başardı.
İNTERNETİN BİLDİĞİ ARTIK SIR DEĞİL
Yani şu var ki markalar artık bizi olabildiğince takip edip neler yaptığımızı gözlemleyebiliyor. Siz de oraya bıraktığınız her bir doku ile kendi dijital mülkiyetinizi oluşturuyorsunuz. Yani ne kadar yayılıp genişleyip etki alanınızı oluşturursanız o kadar insanlar tarafından algılanmaya başlıyorsunuz. Bu da sizin yaptığını iş ve yaydığınız iletişim enerji miktarınca diğer insanlar tarafından takip edilir oldu. Yani instagram, facebook, twitter vb. sosyal medya markalarının sonucu olarak bireysel markalar meydana geldi.
Sanırım 2008 yılıydı yine ünlü bir yazar bana: “Facebook’u kapatacağım çok amele kaynıyor” dediğinde, “Sakın kapatma yakında okuyucularınla oradan iletişime geçip, kitaplarını bile satmaya başlayacaksın” demiştim. Bugün bu bahsettiğim her şeyi tükettiğimiz için çok garip gelmese de o yıllar için bugünlerin başlangıcı diyebiliriz.
Haliyle bugün bir arkadaşınızla bir yere gittiğinizi belirtirseniz bunun sır olarak kalmasını da asla bekleyemezsiniz. Hatta yarınlar için kimsenin yalanı ve sırrı kalmayacak diyebilirim. Açıkçası daha dürüst olmamız gereken bir döneme doğru gidiyoruz. Hatta kapitalizm, sosyalizm derken bence bugün dijitalizm yılları olduğunu düşünüyorum. Çünkü dijitalizm hem kapitalizmin, hem de sosyalizmi allak bullak etti. (En başta Çin dirense de bir çok kişi VPN’den sosyal medya hesaplarına erişim sağlıyor.)
Dijital medyadaki itibarla ilgili güzel bir örneğim var; Karadeniz Teknik Üniversitesi Ekonomi Kulübünde sunum yaparken öğrencilerden birisi Trabzon’la derbi maçı yapılırken sahaya atlayıp hakeme vurduğunu ve açıkçası hiçbir yerde iş bulamamasından şikayet ederek, nasıl kurtulabileceğini sormuştu. Kendisine yaptığı etkiyi indeksleyen linklerin etkisi kadar iyi bir olay daha gerçekleştirmesini ya da insanların bu olayı unutarak normalleştirmesini beklemesini tavsiye etmiştim. Yani artık ne yapıyorsak, takip ediliyorduk.
GÜVENLİK
Yarınlar için en önemli şey bence ‘güven’ kelimesi. Çünkü her şirketin, her insanın kişisel verileri tutulabiliyor. Big Data, small data’dan şimdi de Finger Print data halini almış durumda. Bununla birlikte insanlar acaba takip ediliyor muyum? Hissini yaşamaya başladılar. Hatta bugünlerde bazı arkadaşlarımdan “Ya Whatsapp’ta konuştuğum bir konuda bana reklam gösterilir olmaya başladı” gibi söylemler duymaya başladım. Halbuki bunun olabilme ihtimali çok düşük. İşte insan bugünlerde dijital mecraların çok da güvenli olduğunu düşünmüyor. Hatta ve hatta birçok insan kendimi bu mecralarda nasıl gizli hale getirebilirim. Diğer insanların saldırılarından nasıl korunabilirimi düşünmeye başladılar. Demek ki fazla takipçi kastırmanın yerini, daha nicelikli içeriklerin yer alacağa benziyor. Nasıl ki bir pop starı korumalarıyla geziyorsa, bir dijital fenomeni de dijitalde korunaklı gezmesi gereken döneme doğru gidiyoruz. Tabi şifreleriniz, insanlara neler yazdığınız, ya da neleri beğenip neleri beğenmemeniz gerektiği konuları da daha bir önemli olmaya başlamış durumda.
ONU BUNU BIRAK BENDEN MARKA OLUR MU ABİCİM?
Evet herkesten marka olabilir. Ancak bu ne yaptığınıza, nelerle uğratığınıza ve bu süreçleri iyi yürütebilmenizle doğru orantılı diye düşünüyorum. Şayet tüm bu saydığım stratejilere ek olarak samimiyet ve dijitalin yolları taştan türküsünü biliyorsanız neden olmasın diyebilirim. Bazısı şarkı söyleyerek, bazısı eğitim vererek, kimisi dans ederek ya da ilginç konular bularak dijital medyada kendini yansıtabilir.
Demek ki;
- Dijitalde bireysel olarak nasıl bir tutum içerisinde olmamız gerektiği,
- Ürün/hizmet/hobi/gezgin her ne ile uğraşıyorsak bunu anlatış biçimimiz,
- Tüm bu süreçleri samimi bir dille anlatışımız,
- İrademizle her gün bu konular üzerinde sürdürülebilir içerik çıkarmamız,
- Takipçilerinizi üzecek veya tepkilerini çekecek davranışlarda bulunmamamız,
- Diğer hesabı olan insanlarla etkileşime girip, fazla paylaşım almamız,
- Günceli takip ederek bu konularda içerikler çıkarmamız,
gibi maddeler sizi marka yapmaya başlayacaktır.
KİMLER ÜNLÜ OLMADI Kİ?
Snapchat yıldızı olarak tanınan Amanda Cerny, Kim Kardashian, Türkiye’den: Pucca, Enes Batur, Kerimcan Durmaz hepsi normal bir vatandaş olarak hayatlarını sürdürürken dijital mecraları kullanarak insanların beğeni butonuna hitap ettiler. Sonuçta talep ve arzın oluştuğu dijital medya da onları ünlü bir hale getirmiş oldu. Eskiden TV’ye çık bazı programlarda şarkını söyle ünlü ol yerini, şarkını söyle Youtube’a yükle ‘fenomen ol’a bıraktı bile. Dijital ringte bulunan tüm bu ünlüler de ürettikleri ve bunu tüketen fanları olduğu müddetçe ayakta kalmaya devam edecekler.
NE YANİ MARKA OLMAZSAK NE OLUR?
Bugün insanların bir bölümü dijital iletişime kapalı bir şekilde yaşamayı tercih edebilirler. Bu onların marka olmayacağı anlamına gelmez. Çünkü kendilerinin yaptığı bir quantum sıçrama dijital platformlar tarafından kat be kat köpürtülmeye başlayacaktır. Soğan halkalarına benzettiğim bu katmanlar o kadar hızlı bir şekilde yayılıyor ki inanın şaşırabilirsiniz. Demek oluyor ki dijital aslında kişisel marka olmaya yardımcı olurken, kendisi dışında etki alanına sahip insanların hayatlarını da hızlı bir şekilde diğer insanlara ulaştırmayı başarabiliyor.
Tamamen kapalı bir şekilde yaşamak istiyorum diyenlere zaten saygımız oldukça fazla. Yine de onların arada sırada gözlemlemek için hesaplar açıp açıp kapattıklarını gördüğümüz de oluyor. Haliyle dijital platformlardan aslında kaçış yok gibi görünüyor.
DİKKAT!
Bugünün insanı kendisine daha dikkat etmeli. Okuduğu okul, aldığı kurslar, sertifikalar, bitirdiği bölümler, sosyal medyada yazdığı yaşadığı tüm olaylar karne olarak karşımıza çıkabiliyor. Yine mesleki hayatımızda daha fazla rekabetin olacağı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Çünkü birçok insanın iş ararken değerlendirilen kriteri artık Linkedin hesabından geçiyor.
DİJİTALİN KOLLARINDAYIZ
İşin özüne inecek olursak hayat artık dijitale akıyor ve oradan çıkan datalarla sonuçlara ulaşılıyor. Gelecek on yıl içerisinde insanoğlu daha fazlasıyla dijitalizmin etkisinde kalarak kendi kültürünü yeniden inşa edeceği bir döneme giriyor. Buluşların hepsi artık dijitalleşerek yenilenecek. Hatta geçenlerde sosyal medyadan paylaştığım dijital bulaşık makinasını sesle yönetip birçok komutla kendisiyle anlaşmaya başladık bile. Yani tüm nesnelerle dijital sayesinde konuşup fikir alışverişine başlayacağımız döneme doğru gidiyoruz.
Üzerini bastırarak söylüyorum nasıl ki ürün ya da hizmet satan bir marka itibarına dikkat ediyorsa, kişilerin de dijital itibarlarına dikkat etmesi gereken zamandayız.
İster inanın, ister inanmayın 🙂