Neysek oyuz diyoruz! Oysak neydik? Ne olduk? Demiyoruz.
İnsan yaşam serüvenini yaptığı hamlelerle geçirirken, onu takip eden benliğinin farkında bile olamıyor.
Ben hep söylüyorum, herkes birbirinin arkasını görebiliyor. Ancak kimse kendi arkasını göremiyor. Şayet ruhunuzu, egonuzu, kıskançlıklarınızı, sinirlerinizi, karakterinizi ayık ayık ayıklayamıyorsanız, muhtemelen siz de kendinizi arkanızdan göremiyorsunuz demektir.
Ben aştım diyen birisini gören başka birisi onun aşmadığını görüp bunu deneyimliyorsa, işte orada aştım diyenin biçareliklerini de görmeye başlıyor, inceden inceye. Aslında kral çıplaktır.
Genelde toplumda fikir yaratıcıları ve yönlendirici liderler bu psikolojileri çok iyi okuyup arkalarından kitleleri sürüklemişlerdir.
Asıl garip olan, milyonlarca insanın öldüğü 2. Dünya savaşında, Hitler’in arkasından gidenlerin büyük rüyadan uyandıklarında, bir kabusun ortasında olduklarının farkına varmalarıydı sanırım.
Bugün seni görebilen susuyorsa bilki aslolan odur. Susup sadece yetişmeni bekliyorsa aslolan odur. Dünyada savaşmayın, insan olun diye bağıran binlerce insanı, milyonlarca insan duymadı ve savaş hezeyan etti.
İnsanız işte aslımız neyse ona dönüyoruz. Yanlış anlaşılmalar, toplum baskıları, bize aktarılan kültürel miraslarımız neyse o yöndeyiz hepimiz.
Asi ruhlu olmanın marjinal olmanın sanki daha sıkıntılı laflar etmek, daha alaycı yaklaşmak, daha dip kuyulara gitmek olduğunu sanmak en tehlikelisi değil miydi?
“Elektrik lambası lazım değilse kapatınız’a” inat o ışık hep açık kalmamış mıydı?
Ey insan! Neysen O’sun, rahatı huzuru, güzellikleri göremeyecek körlüktesin.
Ne yazık ki, aslına rücû ediyorsun.
Dünyanı güzelleştiremiyorsun! İnatla!